Umut Hakkında Bir Yüzleşme
Yine kaybolduk, yolu bulur gibi olup geri kaybolduk ve buraya döndük. Gerçek hayat haricinde hayallerim arasında da, vereceğim kararlar arasında da sık sık kaybolur ve orada saatlerce, bazen de günlerce kalırım. Söz, çok uzun tutmayacağım seni ama biraz umut lazım sana, hissediyorum. Gel mavi gözlümün sevdiği bir parçayla başlayalım bu gece.
Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır o satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanı ile ıslanmadıkça terk olunamaz.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Bu yazıya başlarken çok düşündüm aslında. Olumsuz olumsuz şeyler vardı kafamda. Ülke gündeminden bahsedecektim yani… Ama sen zaten bunları biliyorsun, tekrar etmemin ikimize de bir faydası yok, sinirleneceğiz sadece. Ancak gel gelelim bizi bu duruma adeta zorlayan, terk eden insanların umurunda değil. Gözleri kör olmuş, kendi halkına sırt çevirmiş ve bununla dalga geçer gibi övünebiliyorlar. Biz buna karşı ne yapabiliriz peki?
Konuşabiliriz. Orwell romanından çıkma gibi düşünce suçundan tutuklanmazsak tabi.
Birlik olabiliriz. Birileri koltuklarını korumaya çalışıp terörist diyerek bizi tutuklatmaya kalkmazsa tabi.
Kaçıp gidebiliriz ve onlar kazanmış olur. Beyaz bayrağı çekip, bu ülkeden gidebiliriz, dertlerini umursamayabiliriz ama bunu yaparsam o mavi gözlere nasıl bakarım utanmadan hep düşünüyorum. O bu ülkeyi kurtarmayı başarmışken, inatla bizi uyarmışken bizim daha da cahilleştirilerek, oyun hamuru gibi şekillendirilerek ondan ve değerlerinden uzaklaştırılmamız… Sanmıyorum bu seçeneği seçebileceğimi. Bu ülkeyi bu insanlara bırakıp kaçıp gitmeyi yediremiyorum kendime ve elimden bir şey gelmeyen her an biraz daha nefret ediyorum kendimden açıkçası.
Çok şey istemedik aslında hiçbirimiz. Sadece herkesin insan gibi yaşayabileceği bir ülke istedik. Onlar da aksine insandan uzak ne varsa onları doluşturdu ülkeye. Medeniyetin M’sini duymamış, iki yüzyıl geriden gelen insanları saçma bahanelerle doldurup göndermeyi reddettiler. Tüm dertleri hamur gibi şekillendirilmiş bir toplum ve bitmek bilmeyen hırslarıydı. Bunun için bir ülkeyi, bir nesli feda ettiler gözlerini bile kırpmadan.
Şu satırları yazarken bile yutkunmak o kadar güç geliyor ki.. Nefret doluyum. Bizi bu günlere zorlayan herkese nefret doluyum. Elime verseler bir kaşık suda boğacakmış gibi hissediyorum çoğu zaman ama hayır. Onlar gibi olmamamız gerek. Daha iyi olmalıyız ya da olmalısın. Bazı fedakarlıklar yapılmalı, V for Vendetta filmi aklıma geliyor güzel ülkeme baktıkça ve her repliğinde biraz daha oluşturdukları canavarlardan biri olduğumu fark ediyorum.
Bu düzen değişecek. Er ya da geç yeni bir nesil, hak ettiği özgürlüğe kavuşacak. Tabi burada önemli bir soru var. Soruyu aşağıya bırakmakla birlikte, şahsi yanıtımı belirten alıntıyı da en aşağıya ekliyorum sevgili arkadaşım. Kendine dikkat et, özellikle bu günlerde bolca sabır diliyorum sana ve aşağıdaki soruyu yanıtlamadan önce uzun uzun düşün. Epey ağır bir yüke sahip bir soru çünkü bu:
Bu uğurda kendini ve geleceğini feda edebilir misin?
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
--3 Yorumlar--
Şu anki insanları başa getiren ben değilim ama onların yerine gelecek nesiller için kendimi feda ederim. Mavi gözlerin bıraktığı Türkiye Cumhuriyeti için her şeyden vazgeçebilirim. 20 yıl sonra keşke dememek için şimdiyi feda etmek lazım…
Epeyce ağır bir soru oldu bu. Öyle ki dönüm noktasının tam ucundayken gelen bir tereddüt gibi. Bir adım vardı geriye bırakmak için her şeyi. Tuttun kolumdan durdurdun sanki. “Dur! Bunu unuttun.” dedin ve tutuşturdun elime benliğimi. Şimdi tam köşe başında oturmuş düşündürtüyorsun beni. Bir bilinmezlikteyim; Umut mu yeşerecek, bilinmezlik mi hüküm sürecek? Belki de umudumla bilinmezliğimi aydınlatırım ha? Önce bir yeşersin de bakalım…
Bizler için feda edilmiş binlerce ömür var nasıl olur da sırtımı dönüp giderim.